Bir ülke ulusal benliğini nasıl yitirir sorusu ve cevabı;
- ANA DİLİ YOZLAŞTIRILIR.
Bugün ülkemizdeki işyeri tabelaları, yazarların ve konuşmacıların dili, bilinçli olmasa da yabancı kökenli kelimelerin işgaline uğramış bulunuyor.
Üzülerek söylemek isterim ki, tamamen özentiye dayalı dilimizdeki bu yozlaşma devam ederse, korkarım ulusal birliğimizi tehdit edecek boyutlara ulaşacaktır.
Gökdelenlerin isimleri Kule yerine Tower, Tepe yerine Hill,
Güzellik merkezlerinin adı Quin Beauty veya Relax Beauty,
Büyük bir iş merkezlerinin adı, Plaza olmuş.
Bir de Türkçe kelimeleri yamultup (Bahçe yerine Bahccee) gibi isimler yaratılıyor.
Bunlardan çok daha büyük çapta ARAPÇA Tabelalar, çok ciddi yozlaşmaya zemin hazırlamış bulunuyor.
Düzenleme yerine Oryantasyon, araştıran aydın yerine Entelektüel, özel yerine Spesifik, Büyük yerine Gand gibi yüzlerce yabancı kelimeyi konuşma veya yazılara yerleştirmek, bana göre bir kişisel eksikliği giderme çabasıdır.
Yazılara ve konuşmalara yabancı kelimelerin sokuşturulmasını, Türkçenin yetersizliğinden çok, özenti olduğunu düşünüyorum.
Şurası unutulmamalıdır ki, “yeni sömürgeci düzenin yaptığı işlerin başında, önce o ülkenin dilini yozlaştırmak” Gelir.
2- EĞİTİM YOZLAŞTIRILIR.
Bir ülkenin kalkınması ve çağdaş dünya ile yarışabilmesi, ancak ve ancak çağdaş ve sorgulamayı öğreten bir eğitim modeli ile olabilir.
Bu nedenle, bir ülkenin çökertilmesinin en kolay yolu, toplumu cahilleştirmektir. Bu da eğitim politikalarının yozlaştırılması ile sağlanabilir.
Eğitimde yozlaştırma, kalkınmış ülkelerin eğitim modellerini dışlayan ve eğitimin ilk kademesinden başlayarak sorgulayan değil, biat kültürünü aşılayan tutucu eğitim modeli ile yapılabilir.
Henüz verilen bilgileri sorgulayacak ve kavrayabilecek yaşa erişmemiş küçük yaştaki çocuklar, giderek bir eğitim modeli haline getirilmeye çalışılan Kur’an Kurslarında eğitime yönlendiriliyor.
Son dönem de eğitimsiz ve hiçbir pedagojik bilgiye sahip olmayan imamlar, okullarda ders vermeye başlamıştır.
Böyle çağdışı bir modelin uygulanması, eğitimsiz ve bağnaz bir gençlik yetiştirme çabasından başka bir şey değildir.
3-AMACI DIŞINDA KULLANILIRAK DİN YOZLAŞTIRILIR.
Son din olarak indirilen İslam Dinine inanmış bir ülkeyiz.
İslam adil olmayı, kul hakkı yememeyi, Allah’ın verdiği canı sadece Allah’ın alacağını söyleyen, yalan söylememeyi, yardımlaşmayı emreden bir dindir.
Ne var ki, dinimiz günümüzde özellikle siyasal gücü eline geçirmek isteyenlerle, kişisel çıkar sağlamak isteyenler tarafından öylesine kötüye kullanılır hale geldi ki, ülkemiz belki de ilk kez “DEİST” olarak tanımlanan insanlarla tanıştı.
Ne yazık ki, İslam’ı sadece kendilerini inandıkları şekilde DİNDAR kabul edip, kendileri dışında herkesi DİNSİZ kabul eden bir anlayış, dinimizi yozlaştırdığı gibi ülkemizi de toplumsal ayrışmanın da eşiğine getirmiş bulunuyor.
Üzülerek söylemek gerekirse, günümüzün en büyük dini sorunu İngiliz Gizli Servislerinin desteği ile kurularak Osmanlı İmparatorluğu’nun da gelişmesini önleyen ve eğitimsizliğe mahkûm ederek yıkılmasında en büyük rolü oynayan TARİKATLARDIR.
Allah’ın bir olduğuna ve İslam’ın yol gösteren tek kitabının Kur’an olduğuna inanan bir ulusun, İslam Dinini her biri kendi çıkarları doğrultusunda yorumlayan zenginleşme aracı haline getirilmiş TARİKATLARA ihtiyacı yoktur.
15 Temmuz FETÖ Darbe kalkışmasından ders almayarak hala tarikatlara destek verilmesi, şu anda ülkemizin karşı karşıya olduğu en büyük BEKA sorunudur.
4-TOPLUMSAL AHLAK YOZLAŞTIRILIR.
Amaç bir ülkeyi yıkmak ise, yapılacak işlerden birisi de ülkede her türlü ahlakı yozlaştırmaktır. Buna zemin hazırlayan en önemli neden ise, halkın hızla yoksullaşmasıdır.
Bir ülkenin yoksullaşması, ancak o ülkenin kötü yönetilmesi sonucu üretimden uzaklaşması ve özellikle aşırı tüketime alıştırılması ile başlar.
Üretmeyen ülke, tüm ihtiyaçlarını dış alımla karşılamaya başladığı anda, önce ülke büyük bir ekonomik çıkmaza girer. Sonrasında halkın gelirlerinin hızla düşmesi sonucu, toplumsal yoksulluk oluşur.
Yoksullaşan bir ülkede ne aile ahlakı, ne de ticari ahlak kalır.
Yargının görev yapamaz hale getirilmesi sonucu, yönetenlerin savurganlığının ve ülke kaynaklarının iktidar yanlısı kişilere bir şekilde aktarılmasının denetlenememesi ile yasa dışı kazanma yollarının açılması ile toplumsal ahlakta yozlaşır.
5- Ülkeye KONTROLSÜZ SIĞINMACILAR SOKULARAK, DEMOGRAFİK YAPI VE SOSYAL YAŞAM YOZLAŞTIRILIR.
Son yıllarda sadece komşu ülkelerden değil, dünyanın her tarafından ülkemize doluşan sığınmacıların yarattığı sorunları hep birlikte yaşadığımız için bu konuda çok fazla şey söylemeye gerek dahi duymuyorum.
Sığınmacıların, BOP Projesinin (Büyük Ortadoğu Projesi) Türkiye ayağı olarak dış güçler tarafından ülkemize sokuşturulduğuna dair genel bir kanı oluşmuş bulunuyor.
Her türlü kontrolden uzak ülkemize giren bu sığınmacılara para da verildiği biliniyor.
Bu sığınmacılar, sigortalı çalıştıklarında aldıkları bu para kesileceği için sigortasız ve düşük ücretlerle çalışmaya razı oluyorlar. Bu da çok sayıda kendi insanımızın işsiz kalmasına neden olmaktadır.
Sanırım yine dış güçlerin desteği ile sık doğumlarla sayıları çok hızlı artan bu sığınmacılar, ülkemizin geleceği açısından çok ama çok büyük bir tehlike yaratmış bulunmaktadır.
Topraklarımızda gözü olan sömürgeci ülkeler, 1. Dünya Savaşı sonrası savaşı kaybeden Osmanlı Devleti’ne imzalattıkları SEVR Anlaşması ile bunu tam da başarmak üzereydiler.
Mustafa Kemal liderliğinde başlatılan Millî Mücadelenin zaferle sonuçlanması sonucu, imzalamak zorunda kaldıkları LOZAN Anlaşması ile hevesleri kursaklarında kalmıştı.
Korkarım ki, bugün bu amaçlarını içerimize sokuşturdukları sığınmacılar ile başarmaya çalışmaktadırlar.
Ne yazık ki T.C. ve Andımızın kaldırılması ve “Ne mutlu Türküm“ demenin bile sorgulanmaya başlaması, ülke olarak moral bozukluğuna ve ulusal yapımızın yozlaşmasına zemin hazırlamaktadır.
6- YAYGINLAŞAN UYUŞTURUCU KULLANIMI İLE TOPLUM YOZLAŞTIRILIR.
Bu konuda da çok şey yazmaya gerek duymuyorum. Bugün tüm ailelerin korkulu rüyası haline gelen uyuşturucu kullanımı, ilkokul çocuklarına kadar inmiş bulunuyor.
Ülkemiz, son yıllarda dünyanın en ünlü uyuşturucu baronlarının ve çetelerinin yuvalandığı ülke haline gelmiş olması da, üzücü ve düşündürücüdür.
Sayın Ali Yerlikaya’nın İçişleri Bakanlığına getirilmesi ile yoğunlaşan denetimler sonucu yakalanan uyuşturucu satıcıları ve uyuşturucu miktarları, tehlikenin boyutlarının ne kadar korkunç olduğunu göstermektedir.
Eğer çok kısa sürede uyuşturucu kullanımı engellenemezse, uyuşturularak insanlığını yitirmiş insan sayısı toplumumuzu çürütecek boyutlara ulaşacaktır.
Uyuşturucu ticareti yapanlarla, buna göz yuman yetkililer bu ülkenin en büyük düşmanıdır.
Çünkü uyuşturucu, bir toplumu çok hızlı yozlaştırarak çürümesine ortam hazırlayacak en büyük tehlikedir.
SONUÇ VE ÇÖZÜM:
Ülkemizi yöneten kadroların bir an önce adil ve bağımsızlığı güvence altına alınmış bir HUKUK DÜZENİNİ sağlaması, kaçınılmaz hale gelmiştir.
Şu anda uygulamaya konulan eğitim modelinden hemen vaz geçilerek, dünya gerçeklerine göre planlanmış çağdaş ve sorgulama kültürünü aşılayan bir EĞİTİM MODELİNE geçilmelidir.
Yarına olan güvenlerini yitirdikleri için yurt dışına giden her biri ülkemiz için birer değer olan yetişmiş insanlarımıza ve gençlerimize, yeniden gelecek güvencesi sağlanmalıdır.
Ülkemiz için BEKA SORUNU haline gelen yukarıda altı maddede özetlediğim yozlaşma zeminleri kısa sürede ortadan kaldırılmalıdır.
Toplumda oluşan moral bozukluğun gidermek için ulusal birliğimizin yapı taşı olan T.C Kamu kurumlarının isimlerindeki yerini almalı, ANDIMIZ okullarımızda yeniden okutulmasına başlanmalıdır.
Ülkemizin Demokratik ve Laik bir Hukuk Devleti olduğu hiçbir zaman unutulmamalı ve buna karşı çıkan ulusal düşmanlarımıza hak ettikleri yaptırımlar uygulanmalıdır.
Aksi halde, 1. Dünya Savaşı sonrası sıcak harplerin yerini alan ve günümüzde sömürgeci ülkelerin çokça kullandığı “SOĞUK HARP” Uygulamalarına mahkûm oluruz.
Sağlıklı işleyen ve herkesin eşit olacağı demokratik bir düzenin yeniden işlerlik kazanması dileğiyle, iyi haftalar…